{ "title": "Ahtapot Bacağı", "image": "https://www.ahtapot.gen.tr/images/Ahtapot-Bacagi-88.jpg", "date": "21.01.2024 15:54:49", "author": "seval sarıboya", "article": [ { "article": "
Ahtapot bacağı, Denizlerin derinliklerinde yaşamlarını sürdüren ahtapot ismi eski Yunanca bir isim olup Türkçe karşılığı sekiz bacak olarak bilinir. Yapıları gereği kafalarına bağlı sekiz kolları vardır. İstedikleri renge ve dokuya bürünebilirler. Kabuksuz ve kemiksiz canlılardır. Bu sebeple oldukça yumuşak ve esnek bir vücuda sahiptirler. Çünkü yağ ve kastan oluşur. Bu özellikleri ile gözleri kadar büyük olmayan her noktadan rahatlıkla geçebilirler. Bunları savunma mekanizmaları olarak kayalar arasındaki yarıklarda gizlenerek yaparlar. Hareket kabiliyetleri kayalıkların üzerinde kollarıyla sürtünerek kullanırlar. Zeminde ise emici kolları üzerinde sürünerek hareket ederler. Hareket halinde iken kollarını da kürek şeklinde kullanarak hızını artırırlar. Bu şekilde ağızlarındaki bir çift zehirli tükürük bezleriyle de felce uğratırlar. Genellikle mağara ve kayalar arasında yengeç, ıstakoz, balık ve midye gibi canlılar ile beslenir. Bir ahtapot yengeç yakaladığı zaman öncelikle onu kollarıyla sabitleyip ardından bu hayvanın kabuklarını çenesiyle baskı uygulayarak kaldırdığı bilinmektedir. Bazen sahile kaçan yengeçleri avlamak için karaya çıkarak, kolları üzerinde yürüdükleri de görülmüştür. Ancak nemli vücutları ile karada fazla kalamazlar ve kısa sürede suya geri dönerler. Bu yüzden ahtapotun dokunaçları mucizevi organlardır. En ilginç yanları ise kollardan herhangi biri koptuğu zaman yerine başka bir tanesinin çıkıp, tekrar uzayabilmesidir.

Ahtapot bacağı özellikleri; Yiyecekleri ayırt etmeye yarayan tat alma organları ile donatılmış. Bu sebeple ahtapotlar tadı dokunarak alır ve dokunma duyuları bu derece hassastır. Gerektiğinde kasılarak bir dirsek eklemi haline gelebildikleri gibi, kimi zaman katlanarak da ahtapotun kılık değiştirmesine neden olur. Ayrıca deniz yüzeyinde yuvarlanan bir Hindistan cevizi gibi şekline de benzeyebilir. Ahtapotlar zaman zaman kendi kollarını dahi bile yiyebilirler. Çünkü eskiden buna stresin sebep olduğu kanısına varılmıştır. Fakat bu oluşuma dayalı ahtapotun sinir sistemine saldıran bir virüs olduğu düşünülüyor. Diğer deniz ürünlerinden farklı olarak ahtapotun B12 vitamini ile pek çok hastalığa da iyi geldiği tıp kitaplarına geçmiştir. Özellikle insan vücudunun bağışıklık sistemini kuvvetlendirir ve direncini yükseltir. Balık ve ahtapot tüketen insanların mide, kolon, prostat, pankreas ve akciğer kanserine yakalanma riskleri oldukça düşük olduğu belirtilmiştir. Aynı zamanda balıklardan farklı olarak ahtapot, bronşların temizlenmesinde de çok etkili bir besin kaynağıdır. Bu sebeple astım hastalığının tedavisinde çok iyi sonuçlar verdiğini kanıtlamıştır. Bununla birlikte belirli bir yaştan sonra küçülen beyin hücreleri dahil olmak üzere bütün hücreleri beslediği için Alzheimer'a da iyi geldiği bilinmektedir.
" } ] }